Arabanın Tarihsel Gelişimi (Araba Nasıl Bulundu?)

Araba nasıl ortaya çıktı? Arabanın geçmişten günümüze tarihçesi kısaca. İlk arabaların özellikleri nelerdir. Türkler ‘in kullandıkları arabalar nelerdir? 

Araban’ın ilk yurdu Asya’dır, Hayvanların evcilleştirilmesi ve tekerleğin icadı ilkin bu topraklarda gelişmiş, araba da bu iki olaya bağlı olarak meydana gelmiştir

Çin kaynaklarına göre Mö 2000 yılından çok önce Asya Türkleri arabayı biliyordu. İlk arabaların yük taşımaya mahsus , öküzler tarafından çekilen ilkel taşıma vasıtaları olması mümkündür. At, arabaya öküzden sonra koşulmuştur. Savaş arabaları bu yük arabalarından sonra yapılmış ve yine Çin kaynaklarına göre MÖ. 1450 yıllarında Türkler tarafından Kuzey Çin’e sokulmuştur. Türklerin kullandığı binek arabaları Çinliler keçe arabası diyorlardı. Bu araba dört tekerlek üzerine oturtulmuş bir çadırdan ibaretti.

Türkler savaşlarda atlı birliklerini tercih ettiklerinden savaş arabalarını geliştirmek Çinlilere düştü. Bir savaşçı, bir sürücü, bir de yardımcının bindiği bu savaş arabaları Çinliler için iktidar ölçüsüydü. Gerek Asya Türklerinde, gerek Çinlilerde arabanın kutsal bir anlamı vardı. Çinliler için araba göğün temsilcisiydi; Üzerindeki körük gögü, alt kısmı yeri temsil ediyor; gök gürültüsü de, gök tanrısının’ arabasından çıkan ses olarak kabul ediliyordu.

Ön Asya’da ise M.ö. 3000’den beri araba biliniyordu, Hititlerin Kappadokia tabletleri üzerindeki mühürlerde görülen araba resmi vardır. Boğazköy kazılarında bulunan tarihi metinlerde sık sık savaş arabalarından bahsedilir. Mitannilerle Mısırlılar arasında yapılan savaşlarda savaş arabaları kullanılmıştır. III. bin yılın küçük adak tasvirlerinde görülen iki tekerlekli arkası açık arabalar Sümer, Mısır, Asur ve Eski Yunan’daki savaş ve av arabalarının ilk örnekleridir; klasik eski çağ bunları iki atlı ve dört atlı yarış ve zafer alayı arabaları olarak kullanırdı.
O çağdan kalma sayısız tasvire rağmen bu arabaların ne gibi değişiklikler geçirdiği hatta nasıl kullanıldığı iyi bilinmiyor. Daha sonra resim veya tasvirlerine seyrek rastlanan ve günlük işlerde kullanılan arabaların çeşitli türleri hakkında ise hemen hiç bir kesin bilgimiz yoktur: Kelt mezarlarından çıkarılan dört tekerlekli arabaların parçaları büyük bir dikkatle bir araya getirilmişse de (Kopenhag, Como), bu konuda esaslı açıklamalar yapılmasını sağlayamamıştır. Ancak eski çağlarda da araba isimlerinin modern arabalara verilen isimler gibi kaypak anlamlı olduğunu söyleyebiliriz. 

Osmanlılarda, arabaya binme hakkı padişahtan başka yalnız şeyhülislama ve kazaskere tanınmıştı. Bir de Avrupa’ya gönderilen elçilerin yanına devletin şerefiyle ilgili iki mükellef araba verilirdi. Bu arabalardan birincisinde elçi, hükümdarın mektubunu götürür, ikinci araba ise hediyeleri taşırdı. Tanzimat’a kadar böylece süren bu usul kaldırıldı ve Tanzimat’tan sonra vezir, vüzera ve seçkinlerin arabaları oldu. Fakat gene de erkekler ata binmeyi tercih ediyor, arabayı genellikle kadınlara bırakıyor, içinde kadın olan arabanın sürücüsü yaya gidiyordu. Meşrutiyet inkılabına kadar İstanbul’da evli olsalar bile bir kadınla bir erkeğin aynı arabaya binmeleri yasaklanmıştı.

Bizdeki saltanat arabaları tamamen Avrupa’daki benzerleri örnek alınarak yapılıyordu. Şehirler arası taşıma vasıtası olarak ilk kira arabaları Mahmud II zamanında kullanılmaya başlandı. Tarih-i Lütfi 1834 yılındaki olayları anlatırken 2. Mahmut’un Kartal’da yapılan posta yolunun açılış merasiminde faytona bindiği ve bu münasebetle vüzeranın binmesine de izin verdiği yazılıdır.

Fayton. İstanbul’da koçu arabalarından sonra kullanılan ilk araba çeşididir. Koçu arabaları öküzle çekilirdi, üstü örtülü, etrafı açık, yanları oymalarla ve nakışlarla süslüydü. içi şilteler ve yastıklarla beslenir, kadınlar ve çocuklar uzun yolculukları bu arabalarla yaparlardı. Rumeli göçmenlerinin Türkiye’ye getirdiği muhacir arabası (tatar arabası da denir) daha çok yük taşımak için kullanılıyordu. Paris’ten getirilen ilk fayton arabasından sonra, kupa arabaları, Berlin veya landon denilen kapalı binek arabası İstanbul’a yayıldı.

Kendiliğinden hareket eden araba, yani otomobil, İngiliz sanayisince bir tarafa bırakıldıysa da, Fransa ve Almanya’da sürekli bir araştırma konusu oldu, XIX. yüzyılın son on yılında büyük ilerlemeler göstererek yaygınlaştı: Almanya’da yapılan dört zamanlı motorlar 1891’de Fransız sanayicileri tarafından kullanılmaya başlayınca buhar ve elektriğin yerini benzin aldı.

Petrolle işleyen ilk arabalar, at arabaları biçimindeydi: faytonlar, break’ler, berlin’ler v.b. 1910’a doğru sür’atin artması, yeni bir estetiğin doğmasına yol açtı: yatay doğrular önce torpedolarda ortaya çıktı. 1914-1918 Savaşından sonra sanayileşen ve şasi aynı zamanda düşünülerek gerçekleştirilen karoseri, özelliğine kavuştu ve at arabalarının taklidi olmaktan çıktı.

1933-1934’te basık şasiler ve aerodinamizm, kendinden büyük sürat ve yola intibak beklenen otomobilin özeliğini daha kesin çizgilerle ortaya koydu. Bugün İstanbul’da ve Türkiye’nin birçok büyük şehrinde fayton, landon vb. arabalar hemen de hiç kullanılmamaktadır. Ancak bazı yazlıklarda eski bir geleneğin sürdürülmesi için bırakılan çeşitli arabalar vardır. özellikle İstanbul’un ünlü Adalarında monitörlü taşıt araçları kullanmak yasaklanmış, ada içi yolculuklar sadece arabalara bırakılmıştır. 

Eskiden 400-600 litrelik küçük arabalar kullanılırdı. Bugün modern ocaklarda 2 000-6 000 ve hatta 12 000 litrelik büyük arabalar çalıştırılır. Büyük arabaların süspansiyon yaylısı, yaylı tampon bağlantısı ve bazen otomatik çift bağlaması vardır. Genellikle bir arabanın konik makaralı yatak üzerinde hareket eden dört tekerleği vardır. Çok büyük arabalarda 4 buji veya yan buji halinde toparlanmış 8 tekerlek bulunur.

Araba Çeşitleri
Arabaların yaygın bir şekilde kullanılması, insanlığı yeni buluşlara sürükledi ve birçok araba çeşidi çıktı.

Binek arabası: İnsanların binmesi için yapılan ve hayvanların çektiği bu arabalar, iki veya dört tekerlekli, tek veya çok koşumlu olurdu. En bilinenleri fayton, kupa, landon; Rusya’da kullanılanı ise troyka adını taşır;

Yük arabası: Sadece yük taşımak için kullanılan bu arabalar tek veya çift koşumlu ve genellikle dört tekerleklidir. Hâlâ Anadolu’da kullanılmakta olan yekpare iki tekerlekli kağnı da yük arabası türünün ilkel şekillerinden biridir.

Arabanın bulunuşu, tekerlekle hayvan gücünün birleştirilmesi fikrinden doğdu. İnsanlar hayvanları evcilleştirdikten sonra yüklerini ilkin hayvanın sırtına, sonra da hayvanların iki yanından arkaya doğru uzatılan iki sırığın üstüne koyarak taşırlardı. Zamanla bu iki sırığın altına dingil ve tekerlek konarak araba icat edildi. Arkeolojik araştırmalar ilk arabaların M.Ö. 3500 yıllarında Mezopotamya’da kullanıldığım gösterir. Arabanın savaş aracı olarak kullanılması ise M.Ö. 2500 yıllarına rastlar. Araba M.Ö. 1500 yıllarında Anadolu’da, 1000 yıllarında Ortadoğu’da yaygın olarak kullanılmağa başlamıştır. Hitit, Sümer, Mısır, Asur ve Eski Yunan uygarlıklarında iki tekerlekli, arkası açık arabaların savaş ve av arabası olarak kullanıldığı görülür.

Araba XIX. yüzyıla kadar insanların ve yüklerin taşınmasında kullanılan tek araçtı. Bu yüzyılda yeni icatlar, taşıma işini başka yollarla karşılama olanağını sağlıyor, önce buhar ve elektrikle, sonra da benzinle işleyen yeni motorlu araçların yapımı arabanın kullanım alanını azaltıyordu.

Türkiye’de taşıma aracı olarak araba geniş bir kullanım alanına sahipti. Binek arabası, Osmanlılarda yalnız padişah, şeyhülislâm ve kazaskerlerin kullandığı bir araçtı. Bunun dışında dışarıya giden elçilere de araba verilirdi. ”Tanzimat’tan sonra diğer seçkin kişiler de araba sahibi olabildi ve kira arabaları kullanılmağa başladı. İkinci Meşrutiyet’in ilânına kadar bir erkekle bir kadın birlikte arabaya binemezdi.

Fayton, yaylı, kupa eskiden kullanılan binek arabaları arasındadır. Fayton bugün genellikle sayfiye yerlerinde (özellikle, İstanbul’da Büyükada, Heybeliada) gezinti aracı olarak kullanılır.

İlgili Makaleler