Aristoteles Mantığı, Temel İlkeleri, Felsefi Görüşleri
Aristoteles, gelmiş geçmiş en engin zekalardan biridir. Eserleri, yüzyıllar boyunca, insan bilgisinin ulaşabileceği en son sınırlar olarak kaldı. Gerçekten de Aristoteles, eskilerin bütün bilgilerini edinmiş görünür. Kendinden öncekilerle çağdaşlarının ve kendi çalışmalarının ürünü olan devrinin bütün pozitif bilimini bize aktarmıştır.
Çalışmaları çok büyük bir önem taşır. Çünkü Aristoteles, hem kişisel gözlemlerini hem de daha önceki buluşları sisteme bağlayarak karşılaştırmalı anatomi ve fizyolojinin, mantığın, felsefe tarihinin vb. gerçek kurucusu olmuştur.
Jeoloji alanında, Homeros devrinden bu yana Nil deltasının büyüdüğüne, Meotidai bataklığının çamurla dolduğuna, ayrıca arz küresinin dolaşımındaki yavaşlığa dikkati çeken ilk bilgindir; ama eserlerinin çeşitli yönleri arasında yaratıcı dehasını en iyi yansıtan çalışması felsefesidir.
Hocası Platon’un, gerçekleri spiritualist , metafizik ve mistik bir felsefe olan idealar gerçeği görüşünden hareket eden Aristoteles. bu görüşü eleştirerek hem yepyeni bir bilgi teorisi, hem de metafiziğe değil de mantığa dayanan bir kavram teorisi kurdu.
Aristoteles düşünceler veya kavramlar, düşüncesi oldukları şeylerden yani tikel ve duyumsal nesnelerden ayrılmamalıdır; Duymayan insan hiç bir şeyi bilmez ve anlayamaz. Akıl, gerçekte sayfalarında hiç bir şeyin yazılı olmadığı bir kitaba benzer; Bal mumu, nasıl altının kendisini değil de altın yüzüğün kalıbını alıyorsa, duyum da, maddeyi bir yana bırakarak maddenin duyulan biçimlerini sindirir. Demek ki, Aristoteles’in gerçekçiliği, Platon’un idealar gerçekçiliğinin tam karsısında yer alır. Bu, bir nesneler, duyumsal dünya gerçekçiliğidir.
Aristoteles dünyayı kendi tasarımlarımıza indirgemeye kalkışacak her türlü idealizmin adeta önceden eleştirisini yapar: Biz, yıldızları hiç bir zaman görmemiş olsaydık bile, bu yıldızlar, gene de, bizim bildiklerimizden başka ve apayrı sonsuz cevherler olarak kalacaklardı»; Herkes, canı isteyince düşünebilir; fakat duymak, kimsenin kendi elinde değildir; duyabilmek için, duyulan nesnenin var olması şarttır. Bu gerçekçilik, Aristoteles mantığının temelinde yer alır: Gerçekte birleşmiş olanı, birleştirdiğimiz, gerçekte ayrılmış olanı da ayırdığımız zaman doğru düşünüyoruz demektir. Yoksa düşüncemiz yanlıştır.» Demek ki mantık. varlığın kategorilerini düşüncenin kategorileriyle anlatma sanatıdır: Varlıkları varlık olarak bilen kimse, bütün nesnelerin en kesin ilkelerini ortaya koyabilmelidir.
Aristoteles, bu varlığın bütün gelişmelerini bütün karmaşıklığını kavramaya çalışır. Her nesnenin bir maddesi, bir de biçimi vardır. Madde, güç halindeki varlıktır; bu varlık biçimlendikten, yani tahta sandık, tunç da heykel olduktan sonra, eylem halinde varlık şekline girer. Uyuyan insana göre uyanık insan, bakan insana göre gözlerini yuman, tunca göre heykel, tamamlanmamış olana göre tamamlanmış olan ne ise, güce göre de eylem odur
Aristoteles’in gerçekçiliği, son derece tözcü’dür. Mekan nesneyle aynı zamanda vardır; zaman hareketin sayısıdır; hareket, tabiatın sürek i ve temel zorunluğudur
Aristoteles metafiziğinin konusu olan varlık gelişmeleri, aynı zamanda, hem biçimsel, hem de diyalektik olan bütün Aristoteles mantığına hakimdir. Gerçekten de bütün varlıklar, ya birtakım karşıtlardır veya karşıtlardan meydana gelirler ve bütün mesele şu veya bu nesneye ait olanı, kesinlikle belirtmektir. Onun için, mantık bir tartışma silahı haline gelebilmek için, her şeyden önce, özellikle kıyasa dayanan bir yüklem bilimi olmalıdır.
Meydan Larousse / Cilt 2 Sayfa 95