Türkiye’de Boksun Tarihi ve Boks Sporunun Gelişmesi
Türkiye’de modern boksun doğum yeri İstanbul’dur. 1910’da bir avuç heveskarın başlattığı boks çalışmaları ancak İstanbul’un işgali yıllarında (1918-1922) ciddi bir spor faaliyetine dönüşebilmiştir. İşgal yıllarında yabancı asker boksörlerin kendi aralarında yaptıkları iddialı boks maçları yalnız halkın ilgisini çekmek ile kalmamış Türk gençlerini de bu spora heveslendirmişti. Beyoğlu’nun o yıllardaki en ünlü lokalleri olan Union França ise, Skating, Spring Field ve Variete salonları İstanbul’da ilk boks müsabakalarına sahne oldu.
Türk gençleri işgalin yarattığı eziklikten kaynaklanan büyük hırs içinde bu spor dalında çok hızlı bir gelişme kaydettiler ve çok kısa bir zaman içinde ringlerde işgal kuvvetlerine mensup asker boksörlerin karşısına çıkmaya başladılar. Bu maçlarda Türk boksuna ilk başarıları kazandıranların başında, İngiliz Kemal adıyla tanınan ve “Türk casusu” olarak ayrı bir ün yapacak olan Esat Bey (Tomruk) bulunuyordu. Yabancı asker boksörlere karşı kazandığı galibiyetler birçok Türk gencinin de boksa yönelmesini teşvik etti. İşgal yıllarının bir başka ünlü Türk boksörü de Fenerbahçeli, ünlü bir futbolcu olan ve ‘Yavuz İsmet” namıyla anılan İsmet Bey’di (Uluğ). Askeri Tıbbiye öğrencisi olması nedeniyle işgal kuvvetleri askerlerine karşı kazandığı galibiyetler halkın gözünde ayrı bir anlam taşıdı.
İstanbul’da ilk boks kulübü 1920’lerin başında Akşiyani adında bir Musevi tarafından kuruldu. Fransa Boks Federasyonu’nun himayesinde kurulan bu kulübün kiraladığı, Taksim Çeşmesi yanındaki Şentekler Salonu her hafta iddialı ve heyecanlı boks karşılamalarına sahne oldu.
İşgal yıllarının sonunda Türk boksunda Galatasaray, Fenerbahçe ve Kurtuluş kulüplerinden yetişen Sabri Mahir, Mazlum Kemal, Mısırlı Mazhar, Ziya (Boyer), Hilmi (Biç) gibi yeni isimler yetişmişti. Bunlardan Sabri Mahir, bir sokak kavgasında bir Rum gencini komaya soktuğu gibi kendisini yakalamak isteyen işgal kuvvetleri askerlerinin de birkaçını döverek hastanelik ettiğinden İstanbul’dan kaçırılmış ve boks sporuna yurtdışında devam etmişti.
İspanya ve Fransa’da yaptığı tüm maçları kazanan ve Fransa’da yarı ağırsıkletin finalinde Avrupa şampiyonluğunu az bir farkla elinden kaçıran Galatasaraylı Sabri Mahir, daha sonra Almanya’ya gitmiş ve orada ‘Almanya’ya modern boksu sokan adam’ olarak tanınmıştı. Ağır sıklet dünya şampiyonu Max Schmelling’i bulup yetiştirmiş ve antrenör olarak da ün kazanmıştı.
1920 lerin sonlarında bir başka Türk boksörü de Fransa ringlerinde parlamıştı. Bu genç Türk boksörü Fransızlar tarafından ‘Çanakkale Fırtınası’ namı verilen Fenerbahçeli Nuri Bey’di (Kadıköylü).
1923’te Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakının kurulmasıyla Türkiye’de boks sporu ilk kez teşkilatlanmış ve kurulan Türkiye Boks Federasyonu’nun ilk başkanlığına da Fransa’da bulunduğu öğrencilik yıllarında boks sporu üzerinde geniş çalışmalar yapmış Eşref Şefik (Atabey) seçilmişti. Ancak daha sonra Türkiye’de boks sporunun pek az bir faaliyete dayandığı gerekçesiyle Türk boksu, Güreş Federasyonu çatısı altına verilmişti.
Boksta ilk milli karşılaşma Kasım 1928’de yapıldı. Sovyetler Birliği’ne giden milli boks takımımızın tamamı İstanbullu boksörlerden oluştu. Moskova’ da Sovyetler Birliği, Bakü de de Azerbaycan takımlarıyla karşılaşan Türk milli takımında şu boksörler bulunuyordu: Necmi Bey (Atakan) (tüysiklet; Galatasaray), Rauf Bey (hafifsıklet; Beşiktaş), Rıza Bey (Nemli) (yarı orta sıklet; Fenerbahçe), Sıtkı Bey (Piran) (ortasıklet; Fenerbahçe). Selami Bey (yarı-ağır sıklet: ferdi). Moskova’daki milli maçı 4-0 kaybeden takımımız Bakü’deki maçı 5-0 kazanmıştı.
1930’larda İstanbul’da boks tekrar bir canlanma gösterdi. Bu dönemde Galatasaraylı Küçük Kemal, Tarık Akçırpan, Küçük Selami, Yorgo Tagar, Pakrat gibi isimler kendilerini gösterdiler. Küçük Kemal, yabancı boksörlerle yaptığı maçlarda büyük başarılar elde ederken, Yorgo Tagar da Türk bayrağı ile çıktığı Yunan ringlerinde büyük üstünlük sağladı. Bu yılların en önemli olayı ise 1938’de Melih Açba’nın dünyanın en büyük amatör boks organizasyonu olan Amerika’daki Altın Eldiven müsabakalarında. 80’den fazla boksörün katıldığı 66 kiloda şampiyonluğu kazanması oldu. Bu dönemin Türk boksunda bir başka ilginç ismi de Alemdar Gençlik Kulübü’nden yetişen Cihat Vurucu oldu. Trafik kazası sonucu bir kolunu kaybeden genç boksör daha sonra tek koluyla tekrar ringlere döndü. Tek koluyla hem savunma, hem de hücum yapmak gibi pek zor bir işi başararak birçok galibiyet elde etti. Vural İnan’ın 1947 de Dublin’ de yapılan Avrupa Boks şampiyonasında en teknik boksör seçilmesi, yine aynı şampiyonada Halit Ergönül’ün de Avrupa karmasına seçilerek Amerika karması ile yapılacak maçlar için New York’a götürülmesi, İstanbul boksunun önemli başarılarındandır.
1950’lerde Garbis Zaharyan profesyonel boks ringlerinde Türk boksuna ilk başarıları getirirken İstanbullu boks meraklılarına da çok güzel maçlar seyrettirdi. İstanbul boksunun daha sonraki dönemdeki en büyük isimlerinden biri Cemal Kamacı oldu. Aslen Trabzonlu olmasına rağmen boksa İstanbul’da başlayan ve Fenerbahçe kulübünde parlayan Kamacı, amatör ringlerde kazandığı başarılar ve Balkan ikinciliklerinden sonra geçtiği profesyonel boks ringlerinde de büyük başarılar elde etti ve sıkletinde iki kez Avrupa şampiyonluğunu kazandı.
CEM ATABEYOĞLU