Boy Neye Denir? Türklerde Aile ve Boy Düzeni

Boy: Eski Türkler’de özellikle Oğuzlar’ da, temel toplumsal-siyasal birlik. Boy beyi, boyları yöneten kişilere verilen ad. Boy: Dede Korkut Kitabı’nda destan, hikâye anlamında kullanılmıştır. 

Kaşgarlı Mahmut’a göre, “boy” sözcüğünün en eski biçimi, Orhun yazıtlarında geçen bod’dur. Göçebe Türk topluluklarının örgütlenmesinde temel birim olan boylar obalara (aşiret), obalar da ailelere ayrılıyordu. Boylar, han sülalesinden ya da soylu sınıftan bir yöneticinin çevresinde toplanarak illeri (ulus) oluşturuyorlardı.

Oğuz ili 24 boydan oluşmuştu. Bunlar Üçok ve Bozok olmak üzere iki kola ayrılmıştı. Bozoklar’ın simgesi yay, Üçoklar’ın ki oktu. Her oğuz boyunun hayvanlarına ve eşyalarına vurduğu bir damgası ve ongunu (totemi) vardı. Oğuzlar çeşitli dönemlerde Dokuz Oğuz, Altı Oğuz, Üç Oğuz adlarıyla, daha az sayıda boydan oluşan birlikler halinde de yaşadılar. XI. yy.’da Selçuklu fütuhatıyla boy örgütlenmeleri dağılan Oğuzlar, “Türkmen” adı altında kurdukları siyasal birliklerde gene boy özelliklerini korudular. Ak-koyunlu, Karakoyunlu, Dulkadirli illerini oluşturan Türkmenler birer boy niteliğindeydi. XIV. yy.’da G. Anadolu’da oturan Türkmenlere Üçok, Sivas, Yozgat yöresinde oturanlara Bozok deniyordu. “Boy” sözcüğü Oğuzlar ve Türkiye Türkleri arasında anlamını yitirmeden günümüze değin ulaşmıştır.

Soy beyi, atalarından kalma yurdunda, ailesiyle birlikte başına buyruk yaşar, han ve beylerbeyi ona karışamazdı. Toplulukta ailesi üyeleriyle birlikte soylu sınıfı oluşturan boy beyi, yazın yaylaya çıkar, kışın da bir ırmak kıyısındaki kışlağına dönerdi. Obasında, hanınkine benzemekle birlikte daha küçük ölçüde bir örgütü vardı. Her sabah, önünde kapıcılar, çavuşlar, ailesinden kişiler, hassa muhafızları, bekçiler ve kölelerden oluşan bir kalabalığın durduğu divan otağına çıkar, kabileye ilişkin işleri görür, handan, beylerbeyinden, öteki beylerden gelen habercileri ya da temsilcileri kabul ederdi.

Varlıklı olan boy beyinin, on binlerce koyunu, binlerce atı, devesi, sığırı bulunurdu. Başında bulunduğu boydan “adetei kuşak-ı boy beyi”, “adet-i salgun-u boy beyi” gibi yalnız kendi için bazı vergiler toplardı. Çağrı üzerine hanın büyük otağında toplanan beyler, verilen toy*’un ardından sofrada, şölen çadırında bulunan eşyayı yağmalar, sonra da hep birlikte hanı selamlayarak yurtlarına dönerlerdi.

Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Dulkadirli, Karamanlı ve Osmanlı hanedanları hep boy beylerince kuruldu. Osmanlılar döneminde Anadolu’daki büyük Türkmen kabilelerinin reislerine de “boy beyi” denirdi.

Dede Korkut kitabındaki hikâyeler örneğin ‘Dirse Han oğlu Boğaç Han boyunu beyan eder” vb. diye başlamaktadır. Yapıtın Vatikan yazmasında ise “boy” yerine “hikâye” sözcüğü kullanılmıştır. Dede Korkut kitabındaki kalıplaşmış bir ifade de “boy” sözcüğü, boy boylamak diye geçer. “Dedem Korkut boy boyladı, soy soyladı. Bu Oğuz nameyi düzdü, koştu.” 

Türklerde Aile ve Boy Düzeni

Türkler’de pek çok sanatkâr ve bilgin, Uygurlar da vardı. Fakat Uygur devletlerini ayakta tutanlar, daha çok hayvan yetiştiren ve atlı Uygurlar olmuşlardı. Türk tarihinin oluşunu meydana getirenler de, yine atlı Türk şövalyeleri idiler. Bu sebeple buradaki konumuzu da, en fazla bunların toplum hayatları teşkil edecektir.

Türkler, “baba ailesi” düzenine çoktan girmişlerdi: Moğollarda Çengiz-Han çağında bile, ana izlerine halâ rastlanıyordu. Meselâ Cengiz-Han’ın atalarının, kocasız bir kadından gelmiş olmadan, bunun en açık örneği idi. Fakat Türklerde böyle bir “Ana Ata” ya rastlanmıyordu. Türk mitolojisinde de, baba insan ve ana ise kurt idi. Moğollarda durum daha başka idi. Onlarda ana insan ve baba ise, Tanrının gönderdiği köpeğe benzer sarı bir hayvandı. Türklerde babalar, hem erkek hem de insandı. Göktürk efsanelerinin hepsinde de ilk atalar erkektir. Göktürklerin ataları olan 10 erkek çocuk, mağaranın dışından kız almak yolu  “Ön-Ok”, yani On-boy Türklerini meydana getirmişlerdi. Bu evlenme şeklinde “Ekzogami“, yani “dışarıdan kız alma” olayı açık olarak görülür. Fakat “dayı” ailelerinin isimleri Türklerde geçmediği gibi, devletin kuruluşunda da hiçbir rolleri yoktu.

Türk Kağanlarının veraset düzenlerinde de, dayı ailelerinin yerlerini pek göremiyoruz. Yalnızca Uygur Kağanlarının Buğu boyu, Uygur Kağanlığının özellikle güney bölgelerinde, büyük bir nüfuza sahipti. Ayrıca Uygur Kağanlarının bu boy ile çok yakın ilişkileri de vardı, öyle anlaşılıyor ki Doğu Türklerinde ve Uygurlarda “ana ailesi” nin izleri biraz daha fazla idi. 630 senesinden sonra Uygur boylarını toplayan Pusa’nın annesi, devlet içinde önemli bir rol oynuyor ve muhakemeleri bile o idare ediyordu. Buna ilâve olarak Cengiz-Han devletindeki “Ana Sultanlar” ile Hıtay devletinin Uygur asıllı ilk imparatoriçesini de bu örneklerimize katabiliriz. Ayrıca Uygurların ataları olan Kaoçı’ların türeyiş efsanesindeki ilk baba da kurt idi. Anne ise Kaoçı kralının bir kızıydı, örneklerimizi daha da çoğaltabiliriz. Fakat burada, bu kadarla yetineceğiz.

Göktürklere göre, “Oğul, soy ağacının kütüğü; Kardeş ise, o ağacın yapraklara gibi idiler: Ünlü Göktürk Kağanı İşbara Kağan öldüğü zaman, oğlu daha küçüktü. Bu sebeple devletin ileri gelenleri toplanmış ve Işbara’nın küçük kardeşini kağanlık tahtına çıkarmışlardı. Fakat yeni Kağan bir nezaket gereği olarak, Işbara Kağan’ın oğluna bir elçi gönderip, “kendisinin İşbara-Kağan soyunun yaprakları, oğlunun ise kütüğü olduğunu” hatırlatmıştı. Bunun için de İşbara Kağanın oğlunu, kendi yerine Kağanlık tahtına oturması için davet etmişti. Işbara’nın oğlu, Kağan olan amcasının “hem kendisinin ve hem de ailesinin büyüğü” olduğunu hatırlatarak, bu teklifi reddetmişti. Çin tarihlerinin karşılıklı konuşmalarla anlattığı bu belge,. Türk içtimai tarihî bakımından büyük bir değer taşır. Türklerde veraset, babadan oğula geçerdi.

Eğer oğul küçük veya ehil değilse, onun yerine Kağanın küçük kardeşi tahta otururdu. Bunun dışında. Göktürk tarihinde başka bir veraset düzeni yoktur. Türklerde küçükler, daima büyüklere saygı duyarlardı. Bu sebeple Işbara Kağan’ın oğlunun da dediği gibi, “Büyük amcalar, Kağan ailesinin büyüğü idiler” ve devlet içinde daima saygı görürlerdi Tıpkı, Cengiz-Han hanedanındaki Çağatay üe Batu’-nun, ailenin “Ağa”a olmaları gibi.

Kaynak: Bahaddin Öğel- Türk Kültürünün Gelişme Çağları

İlgili Makaleler