Buhara Nerede? Buhara’nın Tarihi, Kültürü
Buhara: Özbekistan’da kent, geniş Zerefşan vahasının batı ucunda Kızılkum çölünün kenarında; 224 000 nüf. (1989). Eski bir vahanın en önemli kenti, kervan yolları üzerinde eski bir pazar yeri olan Buhara, bugün bir yönetim merkezidir: Kızılkum’daki kırsal bölgelerin büyük bölümü Buhara’ya bağlıdır. Dokuma sanayisi merkezi
Buhara’nın Tarihi
Buhara, Samaniler’in başkenti olduğu dönemde (874-999) çok önemli bir ticaret, kültür ve din merkeziydi. Karahanlılar’ın egemenliğinde siyasal bakımdan gerilemesine karşın, bir dinsel merkez olma özelliğini korudu. XII. yy.’da kente bir tür bağımsızlık kazandırmayı başaran Burhan ailesinden Sadr’lar tarafından yönetildi. Sadr’lar, 1141 ‘de kenti ele geçiren putatapan Karahıtaylar ile iyi ilişkiler kurmayı ve yönetimdeki etkinliklerini sürdürmeyi başardılar. Sadr’ları ve kentin varlıklı sınıflarını hedef alan bir halk ayaklanmasının ardından, 1207’de Ha-rizmşahlar’ın eline geçen kent, 1220’de Cengiz Han tarafından zapt edildi ve yağmalandı.
Uğradığı yıkıma karşın, Cengiz Han’ın ardılı Ögedey döneminde kalabalık bir bilim merkeziydi. 1273’te İlhanlılar tarafından tahrip edildi ve halkı kılıçtan geçirildi. Bir süre boş kaldıktan sonra Kaydu’nun 1283’te yeniden kurduğu Buhara, Çağatay hanedanı ve Timuroğulları dönemlerinde eski siyasal önemini kazanamadı. Buhara Hanlığı’nın başkenti olarak önce Şeybaniler (1500-1599), daha sonra da Canoğulları (1599-1785) sayesinde yeni bir parlak dönem yaşadı. Mangıt sülalesinden hanlar (1785-1920), 1868’de Rus himayesini kabul ettiler ve eylül 1920’de Kızılordu, Buhara Hanlığı’ na son verdi. Ekim 1920’de kurulan Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti, 1924’te SSCB yönetiminin Orta Asya’da giriştiği düzenlemeler sırasında feshedildi.
Güzel Sanatlar
Ortaçağ’daki görünümünü koruyabilen kentte, İslam sanatının örneklerini oluşturan camiler, türbeler, medreseler, kapalıçarşılar ve evler bulunmaktadır. Samaniler dönemi Buhara’sı Arap coğrafyacıların verdikleri bilgilerle ayrıntılarıyla bilinmektedir.
Buna göre kent, iç hisar ya da Eski hisar, Eski kent (Şehristan) ve Yeni kent kesimlerinden oluşuyordu. Buhara emirlerinin sarayının bulunduğu iç Hisar’da, ayrıca Cuma mescidi vardı. Saray ve mescidin son kalıntıları kentin yeni surlarının yapımında kullanıldı (1164/1165). Kapalı Çarşı’daki Yeraltı camisi eski bir ateşgede olup, İslam döneminden önce yaptırılmıştı, İslam dönemi mimarlığının günümüze ulaşan en eski örneği, Samaniler’den ismail bin Ahmet’in (öl. 907) türbesidir. Sasani ateşgedelerinin etkisini taşıyan yapı, kare planlıdır; duvarların sepet örgüsü biçimindeki tuğla düzenlemesi dikkati çeker. Her yönde sivri kemerli kapılar vardır. Ana mekân büyük bir kubbeyle örtülüdür. Köşelere de küçük kubbeler yerleştirilmiştir.
Karahanlılar’dan Arslan Han tarafından yaptırılan Kelan minaresi’nin şerefe altındaki çini yazıtı 1127 tarihlidir. Ulu cami XII. yy.’da yaptırılmış, 1540’ta yenilenmiştir. Timurlu dönemi yapılarının en önemlilerinden biri, Bayan Kulu Han türbesi’dir (1395). Sırlı tuğla ve çini bezemeleri ilginçtir. Uluğ* Bey’in yaptırdığı Uluğbey medresesi 1417 tarihlidir. Mîr Arap medresesi (1535/1536) ve Abdullah Han medresesi XVI. yy. mimarlığının örnekleridir. Abdülaziz Han medresesi gibi XVII. yy. yapılarında bitkisel bezemelerde aşırılık göze çarpar. Buhara’daki anıtsal mimarlığın son örneği Niyaz Kul’un yaptırdığı dört kuleli medresedir (1807).
Buhara El Sanatları Dokumalar
Uygurlar döneminde Türkistan’ın Buhara ve Semerkand yörelerindi yapılan geleneksel bir dokuma, özellikle Buhara kentinde çok dokunduğundan bu kentin adıyla anılmıştır. Eski bir kumaş olmasına karşın, günümüze ulaşmış örneklerinin en eskisi XIX. yy.’a tarihlenmektedir.
Buhara kumaşlarda desenler, dokunmadan önce çözgü iplikleri üzerinde oluşturulur. Bunun için yapılacak dokumanın enine ve boyuna göre çözgü iplikleri hazırlanır, iki ağaç arasına paralel bir biçim de gerilir. Yapılması düşünülen desen çözgüler üzerine çizilir, bundan sonra koyu renkten başlayarak boyama işlemini geçilir. Koyu renk alanları açık bırakılıp kalan yüzey renk almasını önleyecek maddelerle (balmumu, kil, kaolen vb.) kapatılıp, boyaya batırılan kumaşın iyice renk alması sağlanır. Bu işlem, sırasıyla kapatılmış yüzeyler açılıp, öteki renk alanları koyudan açığa doğru boyanarak sürer. işlem bittiğinde çözgü iplikleri üzerin de desen belirmiş olur. Daha sonra çözgü iplikleri top (yumak) haline getirilerek tezgâha çekilir ve dokuma işlemine geçi lir. Çözgüde kullanılan iplikler ipektir. Sor zamanlarda, suni ipek de kullanılmaya başlanmıştır. Bezayağı örgüyle dokunduğunda atkı ipliğinin de ipek olması gerekir. Saten örgüde ise atkı, pamuk ipliğim den olabilir. Buhara kumaşlarda kırık dimi (dörtlü çözgü sateni) örgüsü de kullanılabilir. Enleri genellikle 54-56 cm’diı. Tam ipekli türlerinde enleri 39-40 cm olanlara da rastlanmaktadır. Kumaş desenleri enine ve boyuna simetriktir.
İpek ipliğinin çözgüde kullanılması güç olduğundan, dokuma sırasında rahat çalışılması amacıyla çözgü iplikleri haşılla-nır. Bu nedenle kumaşlarda hafif bir sertlik hissedilir. Buhara, geleneksel giysilerin vazgeçilmez kumaşlarındandır. Elbise, gömlek, ağır giysilere astar yapıldığı gibi perdelik ve döşemelik olarak da kullanılır.
Uygurlar’dan sonra bu tekniğe, Selçuklular ve Osmanlılar’da görülen, farklı karakterde desenlerle dokunmuş kutnu “larda rastlanmaktadır. Türkmen ve Yörükler arasında günümüzde de kullanılan buhara, Gaziantep yöresinde kutnu adıyla belirli bir oranda dokunmaktadır.