Bülbül Neyi Simgeler? Edebiyatta Bülbül Ne Demek, Anlamı

Bütün dünya folklor ve edebiyatlarında bülbül motifi geniş bir yer tutar. Divan edebiyatında en çok sözü edilen kuştur. Ötüşü ile ağlayan, inleyen, sevgilisine hayranlığını anlatan, ona aşk şarkıları söyleyen, yalvarıp yakaran âşığın simgesidir. Daima gül ile bir arada düşünülür. İkisi arasındaki ilişki mesnevilerde, kaside ve gazellerde geniş biçimde işlenmiştir. Bahar mevsiminde ya da nevruzda bağ, bahçe ve gülşende daha çok da gül ve servi dalında bülbülün öttüğü anlatılır.  Güle duyduğu aşk, gülün güzelliği ve kokusu ile mest olduğu, feryat ederek ağlayıp inlediği belirtilir.

Gerçek âşık sayılan pervane kendini yakarak öldürürken, bülbül feryattan başka bir şey yapmadığı için, gül ile serüveni dünyevi aşkı simgeler. Her zaman niyaz (yalvarma) durumunda gösterilen bülbülün karşısında gül daima naz içindedir. Goncanın, sabahlara kadar uyumayıp feryat eden bülbülün nağmeleriyle seher vaktinde açıldığı kabul edilir.

Sevgilinin güzelliğini övmede bülbülün üstüne yoktur. Gülün, güzelliğini satmak için bülbülü tellal kıldığı belirtilir. “Destan”, güzel sesle okunan şarkı, nağme anlamlarına da geldiği için bülbülün güzel sesiyle güle karşı destan söylediği kabul edilir. Bu nedenle bülbülün bir adı da “hezar-destan”dır. Farsçada bülbül anlamına gelen “hezar” ile “bin” sayısı anlamına gelen hezar arasında tevriye yapılır.

Gönül, kafeste (kaburga kemiklerinin arkasında) bulunması bakımından bülbüle benzetilir. Âşık olması dolayısıyla bülbüle şeyda (çılgın), şûride (tutkun), zâr (inleyen), biçare sıfatları verilir. Özellikle “bülbül” redifli birçok gazelde (Şeyhülislam Yahya, Şeyhülislam Bahai, Şeyhülislam Arif Hikmet, Osman Şems vb.) bülbülün türlü nitelikleri anılmıştır.

Bülbül ile gülün serüveni, mesnevilere ve tasavvufi hikâyelere konu olmuştur. Bu yolda en ünlü mesnevi Fazli’nin (öl. 1563) Gül ü bülbül’üdür. Attar’ın Bülbülname’si Gülşen-I ebrar adıyla genişletilerek Münih tarafından Türkçeye çevrildi (XVI. yy.). Aynı yapıtı Ömer Fuadi (öl. 1636) manzum, Manisalı Birri (öl. 1715) de mensur olarak çevirdiler.

Bülbül halk şiirinde bir simge, bir benzetme öğesi olarak değil, genellikle doğanın bir parçası olarak özgürce işlenir. Türk folklorunda da, içinde bülbül motifi bulunan birçok atasözü ve deyim vardır (bülbülün çektiği dili belasıdır; bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım demiş vb.).

Yeni Türk edebiyatında, Tanzimat dönemi şairi Recaizade Mahmut Ekrem’in bülbül üzerine yazdığı iki şiirde bülbülün vatan özlemiyle öttüğü görüşü işlenir. Abdülhak Hamit, bülbül redifli gazelinde aynı temayı yineler. Daha sonraki dönemde Mehmet Akif Ersoy, Bülbül şiirinde yurdun düşman işgaline uğramasından duyulan acıyı dile getirir.

Yahya Kemal Beyatlı ona, geçmiş zamandan kalma bir anı olarak bakar (Rintlerin ölümü). Ahmet Haşim de Bülbül adlı şiirinde eski gül-bülbül söylencesinin sona erdiğini, gülün artık “bir başka ziyada doğduğunu” anlatır; Merdiven adlı şiirindeyse bunu yepyeni bir tema olarak işler (Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller, / Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller).

İlgili Makaleler