Dil Nedir? Dilin Tarihi, Özellikleri, Çeşitleri, İşlevleri
DİL; Lisan, insanlar arasında anlaşma, iletişim kurma vasıtası olmasının yanında duygu ve düşüncelerin söz veya yazı aracılığıyla başkalarına aktarılmasına, iletilmesine; kıymet ifade eden sözün korunmasına yarayan çok mühim bir canlı unsur, varlık.
Toplumu “millet” yapan unsurların başında geldiği için “millî” bir mahiyet arzeder. Edebiyatın biricik, ana malzemesi dildir. Gelişmiş, kurallı bir dile sahip olmayan milletlerin edebiyatı da olamamıştır.
Kullanım alanının genişliği sebebiyle dilin çeşitli alt kümeleri ortaya çıkmıştır: Edebiyat dili, şiir dili, gazete dili, bilim dili, hukuk dili, meslek dili, resmî dil, teknik dil ve külhanbeyi dili (argo) gibi…
Diller, kökenleri ve yapıları esas alınarak bir takım gruplara ayrılırlar. Türkçe, menşe (köken) bakımından Ural-Altay dil grubuna bağlanan, yapısı itibariyle de sondan eklemeli bir dildir.
Konuşma Dili, Bir ülkede geçerli olan dilin yörelere göre çeşitlilik gösteren ve günlük hayatta insanlann birbirleriyle anlaşmak üzere kullandıkları sözlü dilin adı.
Konuşma dili, yazı dilindeki bazı kurallara uymaz ama daha doğaldır. Yazı dilinin temelini, bu dil oluşturur. Yeni üretilen ya da yazı dili vasıtasıyla başka dillerden alınan yabancı sözcükler, konuşma dilinde rağbet görürse, anadilin malı olur. Aksi halde, belli bir zaman sonra kullanımdan kalkıp kaybolur gider.
Dilin Tarihi Gelişimi
İnsanın anlatma yeteneğinin en gelişmiş aracı dildir. insan dili kullanan, konuşma yeteneğine sahip tek varlıktır. insan dille düşünür, dille hisseder. Dille gerçekleşen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle gerçekleştirilen iletişimden daha kullanışlıdır. insan, dil yoluyla kendi iç dünyasını, duygularını da rahatça anlatabilir. Dil, kültürün oluşmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında büyük rol oynar. Ulusal kimliği oluşturur. Kültür ürünleri, bilimsel buluşlar, kişisel tecrübeler nesilden nesle dille aktarılır.
Diller arasındaki ses sistemi, yapı, söz dizimi bakımlarından benzerlikler vardır. Bu benzerlikler dil ailelerini oluşturur. Diller köken bakımından Hint-Avrupa dilleri, Hami-Sami dilleri, Çin-Tibet dilleri, Ural-Altay dilleri, Bantu dilleri ve Kafkas dilleri gibi gruplara ayrılır. Türkçe, Ural – Altay dil ailesi içinde yer alır. Yapısına göre ise eklemeli dillerdendir. Çünkü eklemeli dillerde sözcük kökleri ve ekler vardır. Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçede kök ya da gövdelere gelen eklerle yeni sözcükler türetilir.
Türkçe, dünyanın en eski ve köklü dillerindendir. Türkler, 6. yüzyıldan itibaren değişik bölgelerde, farklı alfabeler kullanmışlardır. Bilinen ilk eserler Orhun Anıtla-rı’dır. Bu anıtlar Türklerin ilk alfabesi olan Göktürk alfabesi ile yazılmıştır. Anıtlardaki işlenmiş dil, Türk yazı dilinin daha eski dönemlerde meydana geldiğini göstermektedir. Türkler Göktürk alfabesinden sonra Uygur alfabesini kullanmıştır. Uygur alfabesi, adını Göktürkler-den sonra Türkistan’da devlet kuran Uygurlardan alır.
Uygurlar ve Türkistan’daki Türkler kullanmıştır bu alfabeyi. Bu dönemde verilen eserlerin tamamı Mani ve Buda dinleriyle ilgilidir.
Büyük bir kısmı Turfan kazılarında ele geçen bu eserlerin başta gelenleri Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek’tir. Arap alfabesi, Türklerin islamiyet’i kabulünden, yani 10. yüzyıldan sonra geniş bir sahada bütün Türk-islam devletleri tarafından kullanılmıştır. Latin alfabesi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra, 1928’de Türkiye’de kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde, Türkiye ve Avrupa Türkleri bu alfabeyi kullanmaktadır.
Türk yazı dili Kuzey-Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi olmak üzere iki koldan gelişir. Doğu Türkçesi, 15. yüzyıldan itibaren Çağatay Türkçesi diye de adlandırılmıştır. Bu yazı dili 15. yüzyılda Ali Şir Nevai tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. Batı Türkçesi ise 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da gelişmeye başlamıştır.
Dilin çok eski dönemlerinde ayrılmış kollarına lehçe denir. Özbek lehçesi, Kazak lehçesi, Kırgız lehçesi… Yaşayan Türk lehçelerinden ikisi, bugün artık birer dile dönüşmüştür: Yakutça ve Çuvaşça.
Bir dilin en yeni zamanda ayrılmış küçük bölge kollarına ağız denir. Türkçenin yöresel konuşma farklılıkları “ağız”ı oluşturur: Denizli ağzı, Edirne ağzı, istanbul ağzı.
Dil Kültür İlişkisi
Dilin kültürle olan ilişkisini Mehmet Kaplan şöyle açıklamaktadır: Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar. O, bu görüşünde haklıdır. Zira dil, duygu ve düşüncenin âdeta kabıdır. Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesile aktarılır. Yazı, dilin sesini kaybeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet arasına yayılır.
Dil, kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker biçer. Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının sebebi, günlük hayata çok yakın olmasıdır.
Aslında dili yaratan hayat, daha doğrusu sosyal hayattır. Anne çocuğuna bir oyuncak verir. “Bak sana otomobil getirdim.” der. Böylece çocuk, oyuncak otomobil ile beraber “otomobil” kelimesini öğrenir. Fakat dil her zaman böyle bir eşya gösterilerek öğrenilmez. Bebek etrafında manasını anlamadığı birtakım sesler duyar. Zamanla onların bir şeye tekabül ettiğini öğrenir.
Dil deyince, konuşulan ve yazılan bütün kelime ve cümleleri anlamak lazımdır. Halk günlük hayatında kelimeleri menşelerine göre ayırmaz. Onu ilgilendiren, kelimelerin manası, işe yaramasıdır. Bir bakkal dükkanında on dakika oturup halkı dinleyerek hangi kelimeleri kullandığını tespit edebilirsiniz.
Dilin İşlevleri Nelerdir?
1 Dilin göndergesel işlevi: Göndergesel işlev, dilin, nesnel bilgilerin aktarılması sırasında kazandığı işlevdir. Bu, başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Öznel ifadelerin kullanılmadığı, objektif değerlendirmelerin yer aldığı her tür öğretici metinde dil, göndergesel işlevde kullanılır.
2. Dilin heyecana bağlı işlevi: Bir metindeki iletiler, yazarın ele aldığı konuyla ilgili duygu ve heyecanlarını dile getirmek amacıyla oluşturulmuşsa o metinde dil ağırlıklı olarak heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir.
3. Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi: Okuyucuda tepki ve davranış değişikliği yaratmayı amaçlayan, okuyucunun bazı şeyleri yapmasını bazı şeyleri de yapmamasını isteyen iletilerin sıkça yer aldığı metinlerde dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
4. Dilin kanalı kontrol işlevi: Bir ileti, iletişimin devam edip etmediğini öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, o iletide kanalı kontrol etme işlevinde kullanılmıştır. Dilin kanalı kontrol işlevinde, oluşturulan cümlelerin anlamsal içerikleri çok da önemli değildir. Bu cümlelerin kurulmasındaki asıl amaç, iletişimin devam edip etmediğini öğrenmektir. Bir telefon görüşmesinde geçen ?Alo, beni duyuyor musun? Sesim geliyor mu? Beni dinle, uyuma!? gibi iletiler, dilin kanalı kontrol işlevine örnek gösterilebilir.
Hiçbir metin hatta hiçbir iletişim, dilin, sadece kanalı kontrol işlevinden yararlanılarak oluşturulamaz.
5. Dilin dil ötesi işlevi: Dilin dil ötesi işlevinde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek amacıyla düzenlenir. Dil bilim ve dil bilgisi konularının ele alındığı her tür öğretici metinde dil, çoğunlukla bu işlevde kullanılır.
6. Dilin şiirsel (poetik, sanat) işlevi: İmgeye ve kurmacaya dayalı metinlerde (edebî metinlerde) dil, çoğunlukla şiirsel işlevde kullanılır. Edebî metnin, edebî metin olmasının dışında önemli bir amacı yoktur. Söz gelimi lirik anlatımla kaleme alınan bir şiirin amacı, o şiirin kendisidir. Bir edebî metnin gerçekliği, o metnin kendisindedir. Bu gerçeklik, kurmaca bir dünyanın ürünüdür. Dilin şiirsel işleviyle oluşturulan metinlerde kurmacanın egemen olması, bu metinlerdeki iletilerin insandan, hayattan ve yaşanılan dünyadan tümden soyutlandığını göstermez. Bu işlevde dil, insana özgü durumları sanatsal gerçekliğe dönüştürmede bir araç olarak kullanılır. Burada karşımıza çıkan gerçeklik, sanata özgü (sanatsal) gerçekliktir. Dilin şiirsel işlevinin kullanıldığı metinlerde yazar/şair, okuyucuda estetik etkiler uyandırmak için dili istediği gibi kullanır, kendi özgün üslubunu oluşturmak için bir anlamda dili yeniden yaratır. Edebî sanatlardan, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek kelimelerden yararlanarak imgeler oluşturur, kelimelere yeni anlamlar yükler, kurmaca dünyalar yaratır.
Dünya Dilleri Arasında Türkçenin Yeri: Yeryüzünde iki binden fazla dil incelenmiştir. Buna göre Diller üç gruba ayrılır
Tek Heceli Diller | Bitişken (Eklemeli) Diller | Bükümlü (Çekimli) diller |
Bu dillerde bütün kelimeler tek hecelidir. Kelimelerin çekimli haller yoktur. (Çince, Tibetçe bu gruba girer) | Kelime kökleri değişmez. Kelime köklerine çeşitli ekler getirilerek türetkeler yapılır. Kelimeler cümle içinde kullanılırken çeşitli çekim ekleri alırlar. ( Türkçe, Macarca bu dil grubuna girer) | Bu dillerde tek ve çok heceli kökler ve ekler vardır. Kelime türetmelerinde ve çekim esnasında köklerde değişiklik olur. (Arapça ve bütün Hint – Avrupa dilleri bu gruba girer) |
Dillerin Çeşitlenmeleri:
A. Şive: Bir dilin değişik kültür düzeylerine göre uğradığı değişime ŞİVE denir. Yazı diline yansımaz.
B. Ağız: Kentler veya köyler arasında rastlanan az çok değişik konuşmalara AĞIZ denir. Gonya, Gayseri vb.
C. Lehçe: Ağız ayrılığı daha geniş ve belirgin şekilde ortaya çıkar. Konuşma dilinde beliren farklılık yazı dilinde de kendini gösterir: Kıpçakça ve Çağatayca gibi.
Tükçenin Kaynağı: Türklerin anayurdu Orta Asya olup dilimizin kaynağı buradan gelir. Türkçeyi konuşanların sayısı 120 milyon civarındadır. Türkler arasındaki ağız farklılığı sürekli yeni lehçelerin türemesine yol açmış, yeni birer dil durumuna gelmiştir: Yakutça ve Çavuşça gibi.
Bu dillerin hepsine birden Ural – Altay dilleri denir………………………….
Soydaş Diller: Birkaç eski anadilin değişikliğe uğramasıyla yeni diller oluşmuştur. Bu ana dilden geldikleri anlaşılan bir soydan sayılır. buna göre soydaş diller :
Hint – Avrupa Dilleri Hami – Sami Dilleri Çin Tibet Dilleri Bantu Dilleri Ural – Altay Dilleri | Hint, İran … gibi Asya dilleri ve bütün avrupa dilleri. İbranice ve Arapça gibi Çince, tibetçe Afrika Dilleri Ural kolu, Macar ve Samoyet dilleri. Altay kolu, Türkçe ve Moğolca… |
Ana Türkçeden gelen dillerin hepsine birden Türk dilleri denir. |