Elazığ ve Harput’ta Ramazan Bayramı Kutlamaları ve Gelenekler

Elazığ ve Harput’ta Ramazan Bayramı Kutlamaları ve Gelenekler

Ramazan yaklaşınca da 15 gün evvel Harput’ta  Ramazan hazırlıkları başlar, bütün camiler, halıları silkinmek, süpürülmek temizlendikten sonra kandilleri silinir ve yağlan konulurdu. Hangi camilerde, hangi hafızların mukabele okuyacakları teravih namazı kıldıracak imam ve hafızların, vaizlerin adları büyükler ve ilgililer tarafından tespit edilir, listeleri cami medhallerine asılırdı. Camilerden başka evlerinde mukabele okutturacak ve teravih namazı kıldırtacak kimseler de hafızlarını ve imamlarım evvelden seçerler ve bunlarla mutabık kalırlardı.

Ramazanda: Her aile bütçesine göre yağını, balını, bulgurunu, pirincini ve çorbalıklarını ramazandan evvel tedarik etmek kaygısındaydı. Bunlar tamamlandıktan sonra da memlekette bulunmayan zeytin, limon, hurma, tahin helvası gibi şeyleri de Antep, Halep gibi uzak illerden getirmeğe veya yerli esnaftan satın almaya mecburdu. Mevsiminde hazırlanmış vişne, koruk ve kızılcık gibi şurupların şişeleri ve bir çok nefis reçellerle bal ve pekmez ve peynir gibi şeyleri içlerinde saklayan yeşil sırlı ufak çiniler ortaya çıkardı. Erişteler, şayieler kesilir, her evin tandırı yanar, ramazan için taze yağlı ekmekler pişirilir, fırınlarda ise tepişi tepişi yağlı çörekler yaptırılırdı.

Ramazan Bayramları

Muharrem ayının iptidasından başlayarak Zilhicce ayının sonuna kadar devam eden, ramazan ve onu takip eden Bayram – Şevval aylarım da içine alan aylara, bir zamanlar Hicrî veya Arabî ayları denilirdi. Bu tarih, Hazret-i Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicreti başlangıç olarak düzenlenmiş ve bütün İslâm âlemi bu tarihi kullanmaya başlamıştı. Bu aylara aynı zamanda «ŞUHÜR-Î KAMERİYE» de denilirdi. Hesapları kamerî takvimle yapıldığından bir ay 29, ikinci ay 30 gün olması yüzünden ramazanlar her sene on gün ileri gelir ve 30 senede bir taiû yerini alarak devreder, bu münasebetle de ramazan, senenin her mevsimine tesadüf edebilir. Bahar, yaz aylarına tesadüf ettiği günler en uzun. Son bahar ve kış aylarına tesadüf ettiği zaman da en kısa günlerde oruç tutulur.

Sonra eskiden mutlaka ramazan ayını gökte görmekle ertesi gün ramazan olur, şevval ayını görmekle de bayram yapılırdı. Hava açık bulunduğuna göre Arabî aylarından ramazanın gayrisi şevval ayı da dahil her hangi bir ay olursa olsun iki şahidin ve ancak ramazan ayının hilâlim görmekte «Akil, baliğ bir tek şahidin görüp haber vermesi kâfi gelirdi; Çünkü ramazan orucu bir emr-i dinî olduğundan buna bir ân evvel kavuşmak için isti’cal gösterilirdi. Buna da (RU’YET-1 HİLÂL) denilirdi.

Ramazan ve bayramlardan bir gün evvel memleketin kadısı veya müftüsü tarafından mutemet ve Müslüman birisi seçilir. Kendisine bir hayvan kira edilerek bindirilir ve maiyetine de iki zaptiye (Jandarma) terfik olunarak Harput’un batısında şehre takribi 15 – 18 km. mesafedeki (Nuralı) köyüne gönderilirdi; çünkü güneş batar batmaz, ufukta husule gelen beyazlık arasında Hilâl’in gözükmesine bu köyün tabiî vaziyet ve manzarası çok müsaitti de ondan!..

Şehirden bilhassa memur gönderilmesinin sebebi de : Çok eski devirlerde bu köyün halkı bir kaç sene birbiri ardınca Ramazan aylarım değil de bütün Müslümanlara 29 gün oruç tutturmak için Bayram aylarını gördük diye Harput’a koşarlar, Hilâli gördüklerini Kadıya söyler ve bayram yaptırırlarmış… Bu hal birbiri üstüne nazari dikkati çekmiş olacak ki, memur gönderilmeğe karar verirmiş ve üzerinde durulduğu zaman; hakikaten ayı görmedikleri halde gördük diye yalancı şehadette bulundukları anlaşılmış, bunun üzerine bu usul ihdas edilerek zamanımıza kadar uzayıp gelmiştir. Bu yüzden bu köy halkının sözlerine hiç bir yerde itimat edilmezdi.

Köye giden memur, vakit geldiği zaman köyün bir tepeciği üzerinden batı ufkunu tetkike ve gözetlemeye başlardı. Ay görüldüğü takdirde hemen atlarına binerek dolu dizgin 3 – 3,5 saatlik mesafeyi bir saatte kestirerek Harput’a gelir, Müftü veya Kadı huzurunda rü’yeti ispat ederler. Yarının Ramazan veya Bayram olduğuna hükmedilir… Toplar atılırdı. Top seslerini duyan şehir halkı neşe içerisinde kaynaşarak sokaklara dökülürlerdi.

Bunlardan başka bütün kasaba halkı büyüklü küçüklü Ramazan ve Bayram aylarının arifesinde ayı görmek için birbirleriyle yarışa çıkarlar ve bazen Nuralı köyünden haber gelmeden evvel kasabada yeni ayı görenler olur ve ispat edilirdi.
Böyle bir olay da benim başımdan geçmişti.

Yılını pek hatırlayamıyorum. Bizim ev, şehrin batısında.. Guruba karşı yüksek bir mevkide olduğu ve önünde de hiç bir mani bulunmadığı cihetle ben de, güneş batar batmaz evimizin bir penceresinden ufku tetkik ediyordum. Bu bakışımda yeni ayı hilâl şeklinde görmeyim mi? Bu görüşümü yanımda bulunan ev halkına da gösterdim. Onlar da gördüler. Hemen Hacı Kerim Efendinin selâmlığına geçtim. Bey zade Hacı Mehmet Nuri Efendi de orada misafirdi.

Yeni ayı gördüğümü söyleyince ispat için beni Kadıya gönderdiler, hükümet konağına gittim, polisler Kadının evine haber götürdüler, Kadı Saracınoğlu Şevki Ef. de biraz sonra oraya geldi ve bana birçok sualler sordu, ve benden bunlara muvafık cevaplar alınca ertesi gün Ramazan olduğuna hüküm ile ilânı yaptırdı. Nuralı köyüne gidenler Harput’a döndükleri zaman top seslerini yolda duymuşlar ve hızlı gelişlerini terk etmişlerdi. Fakat bu hareketimden dolayı küçük, büyük bir çok kimselerin ve beni seven bir çok dostlarımın serzenişlerine maruz kaldım, aradan yıllar geçtiği halde karşıma çıkan bazı dostlar bana hâlâ sitem ederler, benden bir gün evvel tuttukları orucun hesabım sorar dururlardı.

Kaynak: İshak Sunguroğlu, Harput Yollarında

İlgili Makaleler