Harput Müziği ve Makamları

Harput Müziği ve Makamları, Elazığ, Harput Müziği Kültürü İle İlgili Bilgiler

Harput çevresinde Anadolu’nun hiç bir bölgesinde olmayan Orta Asya’dan gelme en eski bestelere rastlandığı gibi, ayrıca bir makam tertibi vardır. Bu tertip “peşrev” sonra “Gazel” (ağır hava), arkasından ağır türküler, bu türkülerin şevki ile arada söylenen yüksek hava ve yüksek havanın ardından gelen oynak türküler yerli deyimle “şıkıldam” olmak üzere bir düzene bağlıdır.

Harput müziğinin Türk müziğini umumi tanımı içerisinde, herhangi bir sınıfa sokmak oldukça güçtür. Zira büyük bir çoğunluğu güfte ve besteleri ile anonim olma özelliğini gösteren Harput müziği, klasik Türk müziği sazları ile icra edildiğinde, halk müziği tanımlaması içerisinde ifade etmek mümkün olamamaktadır. Bu durumda Elazığ (Harput) türkülerini anonim olma özelliğinden dolayı klasik Türk müziği sınıfında; eserlerin icrasında kullanılan enstrümanlar ve eserleri makam yapısı itibariyle de halk müziği sınıfında göstermek oldukça zordur. Bu özelliklerinden dolayı Harput müziğini sanat müziği ile Halk müziği usullerine bünyesinde taşıyan, anonim olma özelliğine karşılık kimi eserlerde bestekârı ve şairi bilinen makam tertibine sahip olan divan ve halk edebiyatı zevkinin bir arada olduğu “nev-i şahsına münhasır” bir mahalli müzik olarak tanımlamak mümkündür.

Harput müziği fasıl geleneği içerisinde icra edilir. Makamdan makama geçilirken geçki sazı kullanılır. Umumiyetle fasıla Harput peşrevi “Paşa göçtü” ile başlanır ve buna uygun türkü ve uzun havalarla devam edilir. Harput müziğinde makam adları hemen hemen yalnızca yöreye has isimlerle anılırlar. Bu makamların büyük çoğunluğu özellikleri itibariyle Türk müziğindeki makamlara tekabül eder. Mahalli isimlerle anılan beşeri makamı rast’a, versak hicaz’a, nevruz karcigar’a, muhalif hüzzam‘a, ibrahımiye neva ya vb. tekabül eder. Harput türkü ve şarkılarını, ağır havalar, yüksek havalar, hareketli ve oynak kısımlar oluşturur.

Harput musikisinde içli bir ibadetin coşkunluğu hissedilir. Bir makama başlanırken söylenen gazellerde ilahi bir çeşni vardır. Bundan sonra gelen türküler bu ilahi duyguyu dalgalandıran ve coşturan nağmelerdir. Bestelerin yarattığı manevi coşkunluk gerçekten insanı maddi alemden uzaklaştırmaya zorlar, söyleyeni ve dinleyeni bir uçuş hissi alır. Bu arada hiç bir istek ve işaret olmaksızın iç güdünün şevki ile sazın kendiliğinden ayak tutması sonunda göklere yükselen bir ezan gibi yüksek havalara, yöre tabirle “kayabaşı” hoyratlara geçilir. Bunlar dağdan dağa çarpan dik ve tiz perdeden söylenen ezgilerdir. Bilhassa dinleyen kendisini yerden göğe doğru kanatlanmak üzere olduğunu hisseder. Bu seslerin uçurucu tesiri ile saz meclisi vecit hale gelir. Artık bu vecdin ruhlarda yarattığı coşkunluk ve taşkınlık duyguların, heyecanların boşanmasına yol açar. Sazların refakatinde söylenen ve dinleyen hep bir ağızdan yani koro halinde “şıkıldam” oynak türkülere geçilir. Bu türküler yalnız ruhta değil, bedende de tepkisini gösterdiği için bu sırada veya hemen oynak türküleri takiben aynı makamda erkek ve kadın oyunları oynanır. Gazelin Harput’ta ayrı bir yeri vardır. Harput’ta gazel, birinci perde (pes perde) ikinci perde (üst perde) üçüncü perde (tiz perde) dördüncü perdeye (düz perde veya bağlama perdesi) diye dört perdeden söylenir. Halk arasında ise ;

  1. Perdeye Başlama
  2. Perdeye Aşması
  3. Perdeye Çıkması
  4. Perdeye Yıkması diye adlandırılır

Her perde bir gazeli ikinci mısrası ile söylenip, diğer perdeye geçilir. Her perde değiştikçe ara nağme yalnız tizlik bakımından değil melodi bakımından farklı nağmeler çalınır ve söylenir.

Harput Müziğini Anlatabilmek İçin Halen Faaliyette Olan Elazığ Musiki Konservatuvarının Tarihçesinden Kısaca Bahsedelim:

Elazığ Musiki Cemiyeti 1971 yılının Kasım ayında Semerciler çarşısındaki ahşap binasında yaptığı kongre sonunda resmen kurulmuş, o günkü yönetim kurulu kendi arasında iş bölümü yaparak Dr. Metin Kurtoğlu’nu başkanlığa getirmiş ve derhal çalışmalara başlamıştır. Faaliyetlerin ilk ürünü olarak halka sunulan ilk konser saray sinemasında olmuş. Konseri sunanlar 25 kişiden oluşan amatör gençlerdi. “Şef Naci Sönmez’in çalıştırdığı bu ekipte 3 keman, 1 kanun, 4 ud, 1 tambur, 1 klarnet ve bir ritim sazdan oluşmuştur. Cemiyet semerciler çarşısındaki 2 odadan ibaret olan ahşap binada, 9 (ay) faaliyet gösterdikten sonra büyük gelişme kaydetmiş ve artık buraya sığmaz olmuştu. Nihayet 1972 yılında İstasyon Caddesindeki binasına taşınmışlar ikinci ikamet yerleri yine bir ahşap bina fakat 8 odadan müteşekkildi. Bu bina da dokuz yıl faaliyette bulunarak güçlü bir yapı meydana getirmişlerdir. 1972 yılında başkanlığa Naci Sönmez’i getirmiş, onun hizmet anlayışı ve fedakârca gayretleri sonucu Cemiyet süratle büyümeye gelişmeye başlamıştır. 15 Aralık 1973 de Elazığ Musiki Konservatuarı Demeği olarak ismim değiştirmiş ve bu isimle anılmaya başlanmıştır.

Dernek binasında keman, ud, kanun, cümbüş, tambur, klarnet ve mandolin kürsüleriyle halkın hizmetine girmiş ve burada sayısız sazende ve hanende yetiştirmiştir. Konservatuar kendi yetiştirdiği bu elemanlar ile seri konserler vermiş, halkın büyük takdirlerine mazhar olmuştur. Türk musikisini öğretim yaygınlaştırmak ve yaşatmak amacında taviz vermeden çalışan Demeğe musiki ile ilgilenen halkına öğrencilere Türk müziği nazari bilgileri, ilmi bir anlayış içerisinde verilmiş ve giderek bir musiki okulu halini almış ve konservatuar ilin göz bebeği olmuştur.

Başlangıçta klasik Türk musikisini öğretmek ve bu dalda faaliyet göstermek amacıyla kurulan konservatuar, 1973 yılı içerisinde önce Harput musiki şubesi, sonra Musikisi Şubesini açmış ve teşkilatını genişletmiştir. Elazığ ilinin kendine has bir yapısı olan musikisine ait bazı eserler yetkili ve ehliyetli hocalar tarafından notaya alınmış, öğrenciler yetiştirmiş, yine bunların ürünü olarak ha Hana konserler sunmuştur. Keman ile kanun kürsüleri hocaları keman ve kanun metotları hazırlamışlar böylelikle bu eserler kaynak olarak öğrencilere ve ilgililerin istifadesine sunulmuştur. Konservatuarda bir merkez oluşturulmuş, bu merkeze bağlı olarak;

  1. Klasik Türk Musikisi Türk Halk Musikisi
  2. Tasavvuf Musikisi Mandolin Şubesi
  3. Türk Sanat Musikisi Enstrüman Yapım Şubesi Faaliyetlerini yürütmektedir.

 

Harput Makamları

RAST: Mendilimde kâre varla girilir. Fuzüli’nin “Ah eylediğim serv-i hiramun içündür aman ah kan ağladığım gonca-i handanın içündür, medet aman aman aman ah aman” bunun ardın dan, Hacı Faik Bey’m “Nihansın di deden ey mesti nâzım” veya Tamburi Cemil Bey’in “Şebabet gitti elden” bunlardan sonra “ne mestem ne mestem” mısrası ile başlayan beşeri hoyrat okunabilir. Bu hoyrattan sonra müstezata ve mahura geçilebilir. Arkasından “mdim yarin bahçesine, kara dutun dalma” türküleri söylenir ve bu türkülerle rast faslına girilir. “Görmedim alemde bir benzerin ey güzel” şarkısıyla son bulur. NİHAVENT: Bu fasıl rast faslına yalan olduğu için birbirinden diğerine geçmek çok kolaydır. “Üsküdara gidenken” şarkısıyla başlanır. Arkasından Nevres’i “Bilmezdi özüm gamzene meftun imişem ben, affet zade dil hasta ciğer hünemişem ben” gazali okunur. Arkasından “Nâle-i cângâhı cânân uymuyor ne eyleyim tedbiri takdir uymuyor” şarkısı söylenir.

MAHUR : Bu makam rast makamının bir bölümüdür. Mahur makamı rast ve müstezad arasında bir makamdır. Her hangi bir gazel okunur. Gazellin bir beyitinde yarım solo ile beşeri hoyrat nağmesine yakın bir yükselişle mahur yapılır. Gazelin bu mahur kısmı müstezada çok yakındır. Rast ve Müstezad veya beşeri ile fasıl sona erer. “Mendilimde kâre var” türküsüyle mahur kapısı açılır.

HİCAZ; Bu fasıla girildiği zaman ağır ve normal bir peşrevle veya hicaz varsak ayaklarını tutan “yel eser kum savrulur” türküsüyle girilir, ardından bir gazel okunur. Arkasından “Ağam mendilin hani”, “Ben ağlarım zan zan”, “Necibemi- çiftede köşkü” türküleri okunur.

Arada bir şirvan hoyratı da daha sonra varsak makamına geçildiği gibi varsak türkülerinde aralara girebilir.

SABA : Bu fasıla mevlevi peşrevi veya “gök meydanın tozu olaydım” şarkısı ile girilir. Arkasından gazel okunur. Onun arkasından “Havalandı deli gönül”, “değirmen sala benzer” türküleri okunur.

UŞAK : Bu fasıla (paşa göçtü) denilen uşak peşrevi ile girilir. Sonra “geline bak geline” arkasın dan gazel, ondan sonra “dere boyu düz gider” türküsü, arkasından “Ah olsun ağam ah olsun” diye başlayan bir bağrı yanık hoyratı okunur. Arkasından “al almayı daldan al”, “bu dere baştan başa elmalı bağ”, “dağlarda meşeler” türküleri okunur. Ondan sonra bayati tecnis makamlarında okunan türkülere geçilir. Bu fasıldan hüseyni ve bayati fasıllarına kolaylıkla geçilir. Üç ayak, horon, halay havalan bu fasılda yer almaktadır.

BAYATİ : Hacı Hayri Bey’in “Sinemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı” türküsü ile girilir. Arkasından gazel okunur. Ondan sonra “fide hafo, nesibe” Hafiz Nuri türküleri okunur. Arkasından bağrı yanık hoyratı okunur. Ondan sonra “Ahçiği yolladım, dağlar dağımdır benim, bağ akma, bahçeye indimki evleri görülüyor, kürdün kızı yün eğirir” türküsü ile fasla son verilir.

HÜSEYNİ : Harput şarkı, türkü, uzun ve ağır havalarının %50’sini hüseyni makamı teşkil eder. Mevlevi peşrevi ile girilir. Arkasından “Bir ah çeksem karşıki dağlar yıkılır” arkasından hüseyni gazel

  • Ah sana dil verdim ise yak ta harap et mi dedim,
  • Aman âh aman âh nâr-ı hicre ciğerim yak ta kebap et mi dedim,
  • Medet ey gönül ey, âh âmân âmân”

Gazelden sonra “karadır kaşları ferman yazdırır”. Ondan sonra hemen, hayriye, köğenk, mamoş, katip, ağam eylendi gelmedi, bu dere bastan başa, al almayı daldan al, … dört etrafı, yoğurt koydum dolaba, saray yolu, bülbülüm bağ gezerim, geline bak geline, dersim dört dağ içinde, emine, havuz başının gülleri, evleri uçta yârim, dama vurdum çatmayı” türkülerinden istenilen okunur. Eminem türküsünün ayağı ile kürdi hoyrata veyahut maya veya El ezbere geçilir. Bu fasıla yukarda sayılan şarkı veya türkülerle girilir, hüseyni makamından uşak ve el ezberi makamlarına kolaylıkla geçirilir.

NEVRUZ : (Karcığar) bu makama Harput’ta Nevrus denir. Hüseyni, Uşak, Bayati makamları ile çok yakından ilgisi olup, birbirlerine geçişte o kadar kolaydır “Sabahın seher vaktinde” şarkısıyla veya divan tecnis okunarak geçilir. Arkasından Fuzuli’nin;

“Âh pembe-i dağ-ı cünun icre nihândır bedenim, Âh diri oldukça libâsım budur, ölsem kefenim medet aman ah aman”, gazelinden sonra Tatvan’a geçildiği gibi “yann kolunda şeve, kemer ağır kalkmıyor” türküleri söylenir, “kekliğim şeker ağlar” türküsü ile tasla son verilir.

MUHALİF : (Hüzzam) muhalif makamı Saba makamına çok yakın olduğundan birbirine geçişte o kadar kolaydır. Ayrıca acem aşiran makamına da çok yalandır. Her gazel muhalif makamıyla okunabilir. “On kere sana demedim mi sevme dokuz yar” şarkısıyla fasıla başlanır. Fuzuli’nin gazeli okunur. Arkasından “Burma burma dağlar çıkar dağlar dibinden” veya “gelin ağlar yaşın yaşın” türküleri söylenir, Arkasından “sürme beni, sürme beni” muhalif hoyratı takip eder. Bunun ardından “oyanı pembe canım, bu yanı pembe” türküsüyle başlanır.

ACEM AŞİRAN: Bu makam müstakil bir makamdır. Rast ve mahur makamlarının imtizacından doğar. “İndim yarin bahçesine” şarkısıyla girilir ve “beşeri hoyrat” okunur. Bunun ardından “nihansın dideden ey mest-i nâzım” şarkısı okunur. Fasıla son verilir. Ayrıca gazel okunduktan sonra müstezata geçilir.

MAHAYYER : Bu makam Uşak ve Hüseyni makamlarının arasında yer almaktadır. Fasıla Harputlu Hacı Hayri Bey “Bağlarda çemen soldu” şarkısıyla girildiği gibi “aş yedim dilim yandı” şarkısıyla da girilir. Arkasından Fuzuli’den bir gazel ardından “Bir şuh-i sitemkâr beni sardı yeni derde”, “tevekte üzüm kara, yüksek minarede kandiller yanar” bu türkü ve şarkılardan sonra kesik hoyratlardan biri okunur, “al benden hoyratın ardından “iki keklik bir derede meşelidir”, “bizim dağlar” türküleriyle fasıla son verilir.

DİVAN: “Sinemde bir tutuşmuş, yanmış ocağ olaydı, “sabahın seher vaktinde”, “geline bak geline” şarkısı da birer divan ayağı olabilir. Divan, solo şeklinde söylenir. İlk giriş peşten başlar ondan sonra az yükselir, daha sonra tiz bir çıkış yapılır. “Ben şehit-i bâdeyem dostlar, beni yâd eyleyin” gazeli okunur onun ardından türkü söylenmez. Uzun havaya geçilebilse de tecnise geçmek daha iyidir. TECNİS: Nefis hazin bir makamdır. Divandan sonra Tecis’e geçilir. Tecnis’in Divan, Nevruz, Hüseyni, Uşak, Müstezat makamlarıyla yakın münasebeti vardır. Tecnis’ten sonra Nevruz’dan bir gazel okunur. Tecnis’te dörtlük güfteler solo halinde söylenir. “Ah bâlâm hicran açmıştır, ağam gönlümde yara, ah bâlâm zavallı gönlümün ağam neşesi kara ey” vb…

MÜSTEZAT: Harput’ta eskiden beri sevilen ve söylenen bir bestedir. Rast ve Acemaşiran fasılları arasında sayılır. Bu makamlarda okunan herhangi bir gazelden sonra müstezata geçildiği gibi tecnis’ten sonra müstezat söylenebilir. Pertev’in meşhur gazeü söylenir. İBRAHİMİYE: Harput’un müstakil bir havasıdır. İbranimiye’nin Hüseyini, Uşak makamları ile yalandan ilgisi vardır. “Aş yedim dilim yandı” türküsüyle ibrâhimiyeye girilir. Fuzuli’nin “Ağam merhem koyup onarma sinemde kanlı dağı can canım, ah söndürme öz elinle yandırdığın çırağı, medet aman aman aman hüdam aman” gazeli okunur. “Odasına vardım olur mu böyle” türküleri söylenir. Bu türkülerden sonra elezbere, müstezat’a ve Maya’ya geçilir.

VERSAK: Harput havalan içinde mühim yer alır. Hicaz makamını takip eder. Versak’a Hicaz makamının hoyratı da diyenler vardır. Versak’a “Derya kenarında bir ev yapmışım”,”Yel eser kum savrulur” türküleriyle girilir. “Ah balam al yanaktan al yanaktan, ah gül kokar al yanaktan anam al yanaktan, ah ağam dalda yaprak kalmadı yarama bağlamaktan” uzun havası ile son bulur.

ELEZBER: Bu makam hazin ve içli bir makamdır. Uşak makamının ardından gelir. Elezber’den kolaylıkla Maya’ya geçildiği gibi bazı yüksek tonda söylenerek ağır türkülere de geçilir. Bayati makamında söylenen “Fide, zeynep bu güzellik var mı soyunda”, “aş yedim dilim yandı”, ‘Tevekte üzüm kara türküleriyle elezberi tutarlar. Arkasından Maya’ya geçilir. “Sana dağlar, sana dağlar, kar mı yağmış sana dağlar, turaydım yar elinden çıkaydım sana dağlar” okunur.

KÜRDİ: Harput’ta rağbette olan bir makamdır. Mayadan sonra Kürdiye geçildiği gibi Katip, Dağlar dağımdır benim Türküleriyle makama girilir.

MAYALAR UZUN HAVALAR: Uzun havalar iki bölümdür. Maya ve Hoyratlar. Ayrıca Maya ve Elezber birbiriyle ikiz gibidir. Mayalara ‘Tevekte üzüm kara, dağlar dağımdır benim, Hafonun evi kaya başında, kalede kavun yerler, evleri görünüyor türküleriyle girilir. Ayrıca Uşak, Bayati, Hüseyni, Nevruz (Karcigar) Muhayyer makam ve fasılları arasında söylenen şarkı ve türkülerden sonra kolayca Elezbere ve Mayaya geçilir. Diğer makamlardan Mayaya geçmek usulsüzdür. Mayaya bir örnek;

  • Susam açmış açmaz gül ağlar
  • Gül dalına bülbül konmuş zar ağlar
  • Benim gönlüm melül mahsun kan ağlar
  • Cam nidam canımdan aynldım (Tiz) Canı nidam gülüm aman aman aman cananımdan (ey) ayrıldım.

Kaynak: Arş. Gör. İlhan Akdeniz ( Harput ve Elazığ’da Müzik)

İlgili Makaleler