Keramet Nedir? Keramet Sahibi Olmanın Anlamı
Keramet. Yaratılıştan gelen cömertlik ve şereflilik.
Terim olarak, Allah’ın veli kullarında meydana gelen doğa kanunları dışındaki haller ve üstünlüklerdir. Bir başka ifadeyle, Allah’ın sevdiği kuluna, veli kişiye cömertliğini, lütfunu, himayesini ve yardımını göndermesi demektir.
Tasavvuf i terim olarak keramet, tasavvuf ve ermişlik yolundaki bir kişi (sâlik)’den meydana gelen haldir. Allah tarafından veli kulunu itaata teşvik için belirli ve özel zamanlarda gönderilen şeydir. Keramet, mucize gibi doğa kanunları dışında meydana gelen bir olay olmakla birlikte hiç bir zaman onun gibi değildir. Çünkü keramette velinin peygamberliği söz konusu olmadığı gibi böyle bir iddia için de gösterilen hali yoktur. Mucize ise özellikle bir peygamberin, Peygamberlik gereği peygamberlik davası için Allah’ın yardımıyla gösterdiği iştir. Mucizeyi, asıl yapan ve dileyen,yine Allah’tır. Temelde Allah’ın fiili (işi)’dir. Keramet sahibi, bunların Hak’tan olduğunu bilir, bu yüzden göstermekten kaçınır. Çoğu zaman keramet, veli kulun istemediği ve bilmediği, anlamadığı zamanlarda Allah tarafından ihsan edilir. Çünkü keramet, zayıf inançlıları kuvvetlendirmek ve cesaretlendirmek, şevke getirmek, hizmetin şiddetini ve sıkıcılığını bir an olsun kaldırtmak için istenilmeyerek verilen bir zevk ve nurdur.
Gerekmedikçe keramet belli edilmez, ortaya çıkarılmaz, istenilerek ve benliğe düşerek nazara verilmez. Eğer böyle olursa keramet, istidraç gibi bir yola düşme . durumuna girebilir. Veliler, bu yüzden kerametten korkarlar, her zaman kaçınırlar. Onun büyük bir sorumluluk olduğunu bilirler. Kerametin belli edilmesine, ortaya konulmasına “hayzi rical” denir. Velinin asıl kerameti, Allah’ın emrine uyması, onun yaratıklarına sevgi ve şefkat etmesi, Allah’ın hakkını yerine getirmesi, 72 millete aynı gözle kardeşlik ile bakmasıdır. Bunun içindir ki Mevlana, “bir kimsenin şuradan şuraya, uzak mesafeden bir yere, mesela Kabe‘ye gitmesi keramet değildir. Bunu, insan değil, bir sam yeli de yapar. Asıl keramet, Allah’ın insanı aşağı dereceden,yüksek dereceye çıkarması, olgunlaştırmasıdır” demiştir. İmani Rabbani de ‘ ‘bir iman hakikatinin izah edilmesini ve anlaşılmasını binlerce zevk ve kerametlere tercih ederim” dem iştir.
Tasavvuf bilgini Abdülkerim Kuşeyri istikametin, kerametten önemli olduğunu, kerametin istenilmemesi gerektiğini, Ebu Ali Cüzcanî’den naklederken, Ebu Rudbari de aynı gerçeği dile getirmiştir.
Keramet, İslam’da gerçektir. Hak olduğu Ehli Sünnet mezhebince de kabul edilmiş, bütün İslam alimleri onun hakkında olumsuz söz söylememişlerdir.
İslam’da keramet akli ve nakli delillerle kabul edilmiştir. Bu delillerden bir kaçı şunlardır: Meryem’in kerameti (Kuranı Kerim, Bakara Suresi, Ayet 37), Rahip Cüreyc’in beşikte iken konuşması, mağarada bulunan üç kişinin girişteki kayayı içeriden yaptıkları dualar ile uzaklaştırmaları, Ömer’in Medine’de olduğu halde Nihavend’de savaşan Sariye İsimli komutana savaş sırasında arkasındaki bir tehlikeyi “Ey Sariye, dağa dikkat et, dağa!” diyerek haber vermesi, Halit b. Velit’in zehir içtiği halde zehirlenmemesi, Osman’ın karşısında bulunan bir kişinin zina ehli olduğunu doğru olarak haber vermesi, Ömer’in bir mektubu ile Nil nehrin in taşması.
Bu kerametlerin pek çoğu hadis kitaplarında geçmektedir. Bu yüzden İslam inancı içerisinde olan keramet inkar edilmez. Bütün İslam akaidi (akaid nedir?) ve kelam kitapları da keramet konusunu ele almışlardır.
Bunların yanı sıra diğer velilerin gösterdiği kerametler tasavvuf kitaplarında söz edilmektedir. Bu kerametlerin en önemlileri arasında Lokman Serahsinin uçması, Bayezidi Bestami’nin arslan üzerinde yolculuk etmesi, Hacı Bektaş Veli’nin güvercin, Abdal Musa’nın bir an için geyik olması gösterilebilir. Belli başlı keramet olayları olarak, az süre içinde uzun bir mesafeyi aşmak, aynı anda birkaç yerde görünmek, eşyayı dokunmadan uzaktan veya yakından hareket ettirmek, onlara hakim olmak, cansız maddelerle konuşmak ve onların içerisine girmek, su üzerinde yürümek, bilinmeyenlerden haber vermek, ölülerle konuşmak ve ilişki kurmak, hastaları iyileştirmek tarihte dikkat çekmiştir.
Kevni (hissi) keramet: Halkın istediği ve dilinden düşürmediği keramet. Maddi keramet.
İlmî (manevî) keramet: Halkın anlayamadığı ve değerlendiremediği keramet.
Kerameti Aleviyye. Ali’nin kerametleri.