Osmanlı Cellatları, Cellat Mezarlığı ve Çeşmesi

Cellat: Ölüm cezalarını yerine getirmekle görevli kimse. Cellat gibi. acımasız, gaddar, zalim.

Eski Türkler’de cellat sözcüğü yalnız kırbaçla uygulanan dayak cezalarını yerine getiren kişiler için kullanılırken, sonradan, özellikle Osmanlılar döneminde her tür ölüm cezasını uygulayanlara bu ad verildi. Osmanlı devletinde kadılık örgütü bulunan her kaza ya da nahiyede, kadıların buyruğunda birer cellat bulunduğu gibi, başkentte de saray örgütüne bağlı bir cellat vardı.

Saray cellatlığının ne zaman kurulduğu ve burada kaç cellat bulunduğu konusunda kesin bir bilgi yoksa da cellatların bostancıbaşına bağlı oldukları ve gerçekte bir tek cellat ile yamaklarından oluşan bir örgüt olduğu anlaşılmaktadır. Bu saray celladı kimi zaman “cellatbaşı” diye de anılırdı.

Saray celladı ya da cellatbaşı, idamı emredilen devlet büyüklerini Topkapı sarayı’ nın Orta kapısı önündeki “Siyaset meydanı” diye bilinen yerde öldürürdü. Bu meydanda hükümlünün gözündeki bağı çözen cellat, kollarını sıvar, kılıcını omuzunda asılı peştamala sildikten sonra bir süre hünere dayalı gösteriler yapar ve sonunda öldürülecek kişinin başını tek kılıç darbesiyle gövdesinden ayırırdı. Kesik baş, kapı önündeki ibret taşının (Seng -i ibret) üstüne konularak sergilenirdi. Cellat da idamdan sonra kanlı kılıcını ve ellerini Orta kapının sağ yanında bulunan çeşmede (Cellat çeşmesi) yıkardı. Osmanlı soyundan olanların kanlarını akıtmak günah sayıldığından, cellat hanedan üyelerini yay kirişi ya da kementle boğardı. Osmanlı soyundan olmayan devlet büyükleri, genelde, kılıçla boyunları vurularak öldürülmekle birlikte, gerektiğinde bu geleneğin dışına çıkıldığı durumlar da oldu: kementle boğdurulan Murat IV’ün sadrazamı Kemankeş Mustafa Paşa gibi.

İstanbul’da idam fermanı çıkan devlet adamları saray celladınca öldürüldükleri halde, başkent dışında görevli devlet ricalinin idamı için merkezden özel bir çavuş gönderilirdi. Osmanlı devletinde idam buyruklarının yerine getirilmesinde cellat ve çavuşlar dışında yine sarayda görev yapan dilsizler, bostancılar vb. kullanılırdı: Kanuni Sultan Süleyman oğlu şehzade Mustafa’yı bu saray dilsizlerine boğdurtmuştur.

Murat IV döneminde birçok devlet adamının boynunu vuran ve sonunda ibrahim l’i de kementle boğan Kara Ali, Osmanlı tarihindeki cellatların en ünlüsüdür.

Divan edebiyatında sevgilinin gözleri ve gamzesi, âşığın ölümüne neden olacak kadar güzel sayıldığından “cellat” diye tanımlanır

Cellat çeşmesi, istanbul’da Topkapı sarayı’ndaki bir çeşmenin adı. Orta kapıya yakın bir yerde bulunan siyaset meydanında devlet büyüklerinin başı kesildiğinden ve cellat bıçağını buradaki çeşmede yıkadığından bu adla anılır.

Cellat mezarlığı, İstanbul’da Eyüp Karyağdı mezarlığının arkasında özel kabristan. Buraya sadece cellatlar gömüldüğü için bu ad verildi. Cellat mezarlığında boyları 1,70-1,90 m arasında olan mezartaşları yazıtsızdı. Para karşılığında insan canına kıydıklarından, Osmanlılar döneminde cellatlar öteki mezarlıklara alınmaz, yalnız Cellat mezarlığına gömülürlerdi. Son zamanlarda tam anlamıyla ortadan kalkan bu mezarlığın yerine gecekondular yapıldı.

İlgili Makaleler