Ticaret Folkloru Satıcı Sözleri
Ticaret folklorunda kurallarla bağlı olmayan, her zaman değişebilen, belli amaçlarla söylenen sözlerdir.
Daha çok seyyar satıcılarla pazar ve panayır esnafının söylediği bu sözler, satılan malın türüne göre değişiklik göstermekte, bazen bölgeler arasında da farklar görülebilmektedir. Satılan malın tanıtımını yapmak, malın türünü müşterilere duyurmak başlıca amaçtır. Bu iş yapılırken ses tonu üst perdededir ve özellikle malın adında yer alan “a”, “e”, “i”, “ü” gibi ünlüler uzatılarak söylenir. Satıcı sözlerinin kalıplaşmasında sürekli olarak aynı ürünü satan kimselerin doğup büyüdükleri yörenin etkisi ile bir sözcüğü çok sık tekrarlamaktan kaynaklanan aşınmalar da görülür.
Bu sözlerin taşıdığı özelliklerin başında geleneğe bağlı olmaları gelir. Nitekim Ahmed Rasim’in tespit ettiği satıcı sözleri bugünün İstanbul’unda da aynen söylenilmektedir. Bazıları ise hazırlıksız olarak, anında söylenilen sözlerdir. Bazı ünlülerin aşırı derecede uzatılması, hecelerin ayrı birer kelime gibi söylenmesi, satılan malın veya yapılan işin ne olduğu konusunda bir fikir vermeyebilir. “Eskici” diye bağıran bir alıcının sözü, onun ağzında “Eys-ki-cin…” şekline girerken ne demek istediği sözlerden değil, bu kelimenin bağırılması sırasında aldığı yeni şekilden anlaşılmaktadır.
Satıcı sözlerinin içinde genellikle fiyata da yer verilir. Bu, bazı hallerde satılan malın birden fazla veya birkaç kilo olması halinde ortaya çıkacak ucuzluğu vurgulamayı da amaçlar. Özellikle pazar yerlerinde “Beşi elliye” (beş kilosu elliye) vb sözlerin aralıksız olarak tekrarlanması, ucuzluğun değerini belirtmeye yaramaktadır.
Daha çok yiyeceklerde, bazen de giyeceklerde görülen il, ilçe ve bölge adı da satıcı sözlerinin başlıca özellikleridir. Amasya’nınkiler şöhretli olduğu için, Tokat’tan da gönderilen pek çok elma hemen her yerde “Amasya bunlarrr…” diye satılmaktadır. Bursa’nın kestanesi ve şeftalisi, Değirmendere’nin fındığı, Adapazarı’nın kabağı, Yedikule’nin marulu satılırken; Şile ve Buldan’ın bezleri pazarlanırken mutlaka yer adları anılır.
Ahmed Rasim, pek çok satıcının çıkardığı sesi, devrinin özellikleriyle vermiştir. Bunların bazıları günümüzde de işitilmektedir. Günümüzde de çeşitli imkanlardan faydalanarak çeşitli sözler uydurabilmektedir. Sutyen için “ikizlere takke” söyleyişi güzel bir örnektir. A. Rasim’in tespit ettiği sözler genellikle az heceli kelimelerdir, ancak bu kelime birkaç kelime uzunluğunda söylenebilmektedir: “Gada…yıf!”, “Re-va…nü”, “Şek…ker!”, “Ma…cu…n!”. Bu sözler, söylenilme özellikleriyle birlikte verilmiştir: “Yakalar!” (kesik ve dik), “Kalaycı!” (cıyak cıyak). “Simitçi!” (yıvışık yıvışık)”, “Ketenhelvam!” (yanık yanık).
Bazı sözler ise basit birer şiir gibidir. Bunlarda esas olan söylenilmek istenilen şeyin sıradan kafiyeli bir beyte veya dörtlüğe sıkıştırılmasıdır: Fistanikosu biçim biçim / Ölüyorum senin için. Dağların başı duman /Ne atlıdır, ne yayan (sıvacı).
Bazı kelimelerin söylenişi özel olarak değiştirilir. Bu tür söyleyişlerde bazı seslerin üzerine fazlasıyla basılır: “Boya…cis!”, “Leblebuuu!”. Satılan nesneyi övücü veya yüceltici vasıfların eklendiği de olur: “Haysiyetlidir dondurmam”. “Zarif dantelalar” vb.
Satıcıların da kendilerine has bir söz sanatı anlayışı vardı: onlar da kendi dünyalarına göre bazı sanatlı söyleyişlerle mallarını satmaya çalışırlardı: “Derya kuzusu bunlar” (balık için). “Ne beyaz, ne çiçek” (ketenhelvası için).
Bazı satıcıların kendilerini belli edecek boruları, zilleri veya çıngırakları da bulunurdu. Mahalleli, bu sese göre gelenin yoğurtçu mu, sebzeci mi olduğunu anlardı.
Çıkarılan sesler bazen, evde iyileştirilmeye çalışılan bir hastanın, uyuklamakta olan bir ihtiyarın veya uyutulmaya çalışılan bir çocuğun irkilmesine yol açabilirdi, bunlara karşı gösterilen tepkiler de olurdu. Mesela, uyutulmakta olan bir çocuk söz konusu ise söylenilen ninni şu şekle sokulabilirdi: Hu, hu, illallah / Sesin kısılsın inşallah / Geçmez olasın maşallah / Nenni benim gülüme nenni. Satıcı sözlerine evlerden verilen cevaplar arasında beddualar da bulunurdu: “Sesin batsın derim, başka bir şeycikler demem” vb.
Satıcılar arasında Müslüman olmayanlar da bulunurdu. Bunlardan Yahudi asıllı eskicilerin, “Eskiler alayim” söyleyişi bugün bile basında mizah unsuru olarak görülmektedir.
SAİM SAKAOĞLU