Kurşun Çavuş Efsanesi ( Kars İline Ait Efsaneler)
Kurşun Çavuş Efsanesi, Kars ilimize ait olan Kurşun Çavuş Efsanesi Nedir Neyi Anlatır? Kars İline ait bir efsane Kurşun Çavuş Efsanesi,
Serhat şehrimiz Kars, yiğitlik destanları ve efsaneleriyle doludur. Yarım asra yakın kara günlerde kalan Kars’ımız, bugün, ebediyyen Türk olmanın, Türk kalmanın gururu ile doğu hudutlarımızı beklemektedir. Bu ilimizin Posof ilçesine bağlı pek çok köyümüzden birisi de Sece’dir. Bu köyümüzün adı bugün değişmiştir. Kahraman bîr Mehmetçiğin akıl almaz cesaretiyle gösterdiği yiğitlikten sonra, zaten bu köyün adı aynı kalamazdı, kalmamalıydı.
Bu köyümüzün hemen yakınında bir hudut karakolumuz vardır. Burada her zaman bir miktar askerimiz bekçilik ve koruyuculuk yapmaktadır. Bizler tatlı uykularımızı onlara borçluyuz, onların fedakârlıklarına borçluyuz.
Bu karakolun uzdaki askerlerimizden birinin nöbetçi kaldığı bir gün, diğerleri hemen yakındaki köye giderler. Maksatları köylüyle sohbet etmek, onlarla görüşmek. Nöbetçi askerimiz kısa boylu, ufak tefek bir Mehmet’tir. Bulunduğu yerde ufka bakıp memleketini düşünen nöbetçi, zaman zaman dalıp gitmektedir. Şunun şurasında ne kalmıştır askerliğinin bitmesine, yuvasına dönmeye…
Derken kulağına bir ses gelir, hemen düşmanın gelebileceği istikâmete gözlerini çevirir. Uzaklarda, ta karşı tepelerde bir bölük kadar düşman askeri görür. Köye inen arkadaşlarına silâhı ile haber eder. Fakat onlar gelinceye kadar da düşmanın öncü birlikleri karakolu sarar. Yardıma gelen arkadaşlarının geri çekilmesini söylemelerine aldırış bile etmez Olanca gücüyle karşı kor Rus birliğine. Bir anda pek çok kurşuna hedef olur.
Düşman çekilip gittiğinde karakolun yakınında, âdeta kurşundan bir ceset meydana çıkmıştır. Cesur Mehmet’in bütün vücudu kurşunlarla dolmuştur. Bu yiğit evlâdımızın cesedi bugün Posof Şehitliği’n-dedir; orada, genç arkadaşlarına, kardeşlerine yurt savunması için gözle görülür bir örnek teşkil etmektedir.
Bugün, Sece’nin adı, o Mehmetçiğimizin hatırasına hürmeten Kurşunçavuş olarak değiştirilmiştir.
Kaynak: Saim Sakaoğlu / 101 Anadolu Efsanesi